20 Kasım, 2010

Yanik Dondurma tadinda

    Her Antalya'li muhakkak yemistir yanik dondurmayi. Dondurma yapilirken süt bilerek yakilir, sade ve kakaolu türü vardir ve herkesin dedigi gibi, artik çok iyi yapan bir yer pek kalmamistir Antalya'da. Yani sanki biz iyinin bir taklidini yiyoruz yillardir, halbuki Finike ve Korkuteli dogumlu olanlar inanin Yanik dondurmanin allahini yemislerdir. Ama ben ne diyorum, o dondurma, hani Antalya'li olmayan ve kendisini Antalya'li hissetmeyenlerin hiç sevemedigi, çamur attigi dondurma, senin Antalya'n gibidir. Biz ilk Antalya'ya geldigimizde ne yalan söyliyeyim, sevmemistim burayi. Akdenizin o kavurucu iklimi, yüksek falezler, sahil kenarinda yürüme yollarinin olmamasi 10 yilini güney ege'de geçiren benim için pek de içaçici degildi dogrusu. Ama sonra ne olduysa oldu. Ben Akdenizli olmusum, hem de çakma Antalya'li olsamda!
Daha bugün liman'in orada küçük bir bistroya oturduk, bistroda çalisan amcayla arkadasim konusmaya basladi. Amca tipki benim gibi has be has Antalya'li degildi. Degildi de, bir Antalyali'dan daha fazla oranin tadini çikariyordu. Misal çogu Antalya'linin gördügünde çikmayi gözünün yemedigi 40 merdiven'i hergün en az bir kere çiktigini söyledi. Bende ne zaman o dev basamaklari görsem gözüm korkar, ama eskiden kalan bu basamaklarin hala sehre giden bir yolu açmasi da beni bir o kadar büyüler. Buarada konustugumuz amca Selanik dogumlu, göçmen bir amca. 15 senedir Antalya'da yasiyor keyfini çikararak. Bizimkilerde Antalya'li degil, ama neden bu sehiri seçmisler yasamak için derseniz cevabini ben de bilemem. Belki de kendini burada "yabanci" hissetmedigindendir. Ben Antalya hariç hangi sehire gitsem "Antalyali" damgasini yedim. Ne giysem, nasil konussam yaranamadim. Hava 20° buldugu anda günesi görüp tisörtümle sokaga firladim, Ankara'da parmak arasi terliklerimi giymekten çekinmedim, kisa etek ve sort giyenleri garipsemedim, süt simitimden de vazgeçmedim. Ama Antalya'da siz bunlari yasamazsiniz iste. Hangi sehirden gelirseniz gelin, bu sehir kabul eder sizi. Once yanik dondurmanin tadina bakarsiniz çevrenizin gazina gelerek, begenmezsiniz tabi alisik olmayinca. Ama siz fark etmeden bile bir bakmissiniz, kaniksamissiniz o essiz tadi, tipki Antalya gibi. Artik denizi görmeden evinize dogru yürümek, ya da bir parktan geçmek rahatsizlik vericektir size. Ustüne üstlük kimse size "Ben Antalyali'yim" diyerek üstünlük taslamaz. Cünkü Antalya karisiktir ve herkes hosgörüyü asil bundan bulur. Nasil mi?
Parka gece saat kaç olursa olsun elinizde içkinizle indiginizde kimse sizi rahatsiz etmez, hatta bakmaz bile. Izmir'de yasadiginiz otobüse inme-binme stresi, agresif insanlar, asiri kemalist veya dinci kesimler de yoktur Antalya'da. Varsa bile size kimse karismaz. Antalya'da insanlar etiketlenmemistir çünkü. Ama ben bu toleransin ne yazik ki baska sehirlerde oldugunu düsünmüyorum. Hatta elinde Orhan Pamuk'un kitabi oldugu için otobüsteki amcadan laf yiyen Izmir'de okumus olan arkadasimin anlattiklarina bakicak olursam, Antalya'yi öpüp basimin üstüne koymak istiyorum.
Sicagi da meshurdur tabi, yakar kavurur Temmuz ve Agustos  ayinda. Halkin çogu yaylaya çekilir, gençler kaleiçine ve beachpark'a akin eder, çalisanlar her haftasonu tatil yapma sansini bulur. Ama o yakicilik, tipki sütü yanan dondurma gibi, Eylül ve Ekim ayi oldu mu tatli gelmeye baslar size. Kasim ayinda hala evinizden çikip 15-20dk.a denize gidip yüzebilmeniz de yazin tadini damaginizda birakir hep. Daha çok sey var aslinda söylemek istedigim ama, blog amacini asiyor herhalde. Bir çakma Antalya'li olarak, her çakma Antalyali'yi selamliyor ve yeni gelenlere de dondurmayi tatmalarini siddetle tavsiye ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder